‘Müşrikleri Bulduğunuz Yerde Öldürün’ – Tevbe 5

Allah yolunda savaşmak Allah’a verilen ahde vefanın bir göstergesidir. Bundan dolayı Allahu Teâlâ ahde vefa gösterenleri ona hakkıyla iman edenler olarak belirtmiş ve onları şu sözüyle tanımlamıştır:

“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak vadetmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl büyük başarı budur.” [Tevbe, 111]

Muvahhid bir Müslüman, Allahu Teâlâ ile yapılan bu alışverişin şartlarını yerine getirmediği sürece imanı kâmil olmaz ve Allahu Teâlâ’nın kendisine hakkıyla iman eden kullarına vadettiği cennete erişemez.  Mü’minlerin arasında şehidliğin derecesi çok büyük olduğundan dolayı mü’minler, bu dereceye erişmek ve bu mertebeye ulaşmak için birbirleriyle yarışmaktadırlar. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a yakınlaşmak ve O’nun yolunda ölümü tatmak için her savaşa çağrıldıklarında savaş meydanlarına koşmak için birbirleriyle yarışırlar.
Ahde vefalı mü’minler, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yakınlaşmak için kendilerinden istenilen rabbani talepleri de unutmadılar. Bu Allah’a yakınlaşma türü ise, müşrikleri öldürerek ve boyunlarını vurarak Allah’a yakınlaşmaktır.

Bu türde Allah’a yakınlaşmanın faziletine dair başka bir delil de, Allah Teâlâ’nın kafirleri öldürmeyi ve kanlarını akıtmayı günahlara kefaret sayması ve Müslümanlardan bunu yapanların ateşten kurtulacağına dair söz vermesidir. Bunun hakkında Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: “Kafir ile onu öldüren ebediyen cehennemde bir araya gelmezler” [Müslim]. Allah Teâlâ kafirleri öldüren kimselere daha fazla ecir vereceğini belirtmiş ve onları çokça öldürmenin imanı arttırdığını belirtmiştir. Bunun hakkında Allah Teala şöyle buyurdu: “Ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki; karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez.” [Tevbe, 120]

Allah Teâlâ, kafirleri öldürmesine ve ölümlerini takdir etmesine rağmen kafirleri öldürmedeki tüm bu faziletleri Müslümanlara bahşetmiştir. Bunun hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “(Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” [Enfal, 17]. Allah Teâlâ, kafirlerin öldürülme fiilini nasip ettiği iman ehlini nimetlendirmektedir.

Müşrikleri öldürmekle Allah’a ibadet etmek, onların kanlarıyla Allah’a yakınlaşmak ve onları öldürerek hatalardan ve günahlardan bağışlanma dilemek bizden önceki muvahhidlerin emrolunduğu şeylerdendir. Öyle ki; Allah Teâlâ bunu İsrailoğullarının buzağıya ibadet ederek şirke düşmelerinin ardından bunları onların tevbesini kabul etme şartı saymıştı. Bunun için Allah Teâlâ İsrail oğullarından Müslüman olanlara, onlardan mürted olanları öldürmesini emretti. Bunun hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Musa, kavmine dedi ki: ‘Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize  yazık  ettiniz. Gelin yaratıcınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tevbesini kabul   etti.   Çünkü   O,   tevbeleri   çok   kabul edendir, çok merhametlidir.’” [Bakara, 54]

Allah Teâlâ, kan akıtmamaları konusunda İsrail oğullarından söz almış olmasına rağmen onlara mürtedleri öldürmeyi emretmesi, şirk suçunun büyük olmasından ve Allah Teâlânın katında şirkin, adam öldürmekten ve kan dökmekten  daha  şiddetli   olmasındandır. Öyle ki; bu ceza kafirlerin ahiretteki elem verici azapla cezalandırılmalarından önceki dünyadaki cezalarıdır. Bu konuda Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

“Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kafirlerin cezası böyledir.” [Bakara, 191]

Muvahhid bir Müslüman, Allah’ın kafirlerin dünyadaki cezalarını mü’minlerin elleriyle öldürülmeleri olarak kararlaştırdığını bildiği zaman şunu da bilsin ki; hangi yoldan yapabiliyorsa ve Allah Teâlâ kafirleri öldürmek için ona hangi fırsatı vermişse o yolla kafirleri öldürerek Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirmesi gerekir. Çünkü Allah Teala, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Aynı zamanda muvahhid Müslüman, müşriklerin yanında değeri her ne kadar düşük de olsa İslam ve Müslümanlarla diliyle veya eliyle savaşan bir müşriği öldürmeyi küçük görmesin. Şayet imkânı varsa küfrün imamlarını hedef alsın. Özellikle tağutları, tağutların askerlerini, onları savunan kötü âlimleri ve onlarla bağlantılı olan Karun’un torunlarını hedef alsın. Çünkü bunu yaptığı zaman güçleri kırılır ve bayrakları düşer.

O halde ey İbrahim (as) milletinin takipçileri! Allah yolunda şehadete hırslı olduğunuz kadar müşrikleri öldürmede de hırslı olun. Allah düşmanlarına saldırılar düzenleyin, içlerine dalın ve müşriklerden olabildiğince çok kişiyi öldürün. Çünkü öldürdüğü her bir kişi onun için salih bir amel, günahlara kefaret, ateşten kurtulmak için bir sebep, müşrikler için bir yenilgi ve ceza, mü’minlerin kalplerine bir şifa ve kalplerindeki öfkeyi giderecek bir sevinç ve Allah Teâlâ’nın muvahhid kullarından dilediğini bağışlayacağı bir tevbe olacaktır. Allah, her şeyi bilen ve hikmet sahibi olandır.

Yorum bırakın